Kaygı ve Yaygın Kaygı Bozukluğu
Kaygı, insanların günlük yaşamlarında zaman zaman deneyimledikleri doğal bir duygudur. Ancak, yaygın kaygı bozukluğu yaşayan bireylerde bu duygu, normalin ötesine geçebilir. Bu kişiler, kaygı hissettikleri anlarda genellikle gerçek bir sebep olmaksızın veya yaşanan durumla uyumsuz nedenlerle aşırı ve kontrolsüz bir kaygı ve endişe hali yaşarlar.
Yaygın Kaygı Bozukluğuna Sahip Kişilerin İfadesi
- “Bir şey için kaygılanmıyorsam, başka bir şey için kaygılanıyorum.”
- “Kaygılanmamaktan ya da kaygılanmaktan bile kaygılanıyorum.”
- “Her zaman olabileceği en kötüsünü düşünüyorum.”
Terapi Sürecinin Önemi
Yaygın kaygı bozukluğu yaşayan bireyler, sürekli ve yoğun bir kaygı hali içerisindedirler ve bu kaygıların ‘gerekli’ olduğunu düşünürler. Ancak, bu kaygıların çoğu gerçeklikten oldukça uzaktır. Terapi, bu noktada fayda sağlayarak kaygı tepkisinin gerçeklikle ne kadar örtüştüğünü ve şiddetini değerlendirmeye yardımcı olur. Bu kişilerin yoğun kaygıları, vücutlarında irkilme gibi birçok fizyolojik tepkilere yol açabilir.
Terapi sürecinde, nefes çalışmaları gibi gevşeme egzersizleri ile bireylerin rahatlaması sağlanabilir. Kaygılarını erteleyemeyen veya planlayamayan bu kişiler için yapılandırılmış kaygı zamanları oluşturmak, terapi sürecinin önemli bir parçasıdır. Bu bireylerin kaygıları o kadar yoğun olabilir ki, kendi kaygılarının işlevsel ya da mantıklı olup olmadığını fark edemeyebilirler. Bu noktada terapi, işlevsel ve işlevsel olmayan düşünceleri ayırt etmeye yardımcı olur.
Kaygıların temelinde yatan kökleşmiş inançlar da önemli bir rol oynamaktadır. Terapi, bu inançlar üzerine davranışsal ve bilişsel çalışmalar yaparak bireylerin kaygılarını yönetmelerine yardımcı olur. Sonuç olarak, yaygın kaygı bozukluğu yaşayan bireyler için terapi, kaygının kökenlerini anlamak ve başa çıkma stratejileri geliştirmek açısından kritik bir süreçtir.