Toplumumuzda genel olarak tanımlanmış şekline göre psikolog kendisine gelen kişinin dertlerini dinleyen, onu anladığını empatik bir yolla gösteren ve ona verdiği duygusal tepkilerle onun dert ortağı olan, Güzin abla modunda bir profil misyonu yüklenmiş, sadece dinleyici konumundaki, pasif, tek görevi danışanı anladığının göstergesi ile danışanın kendisini rahat hissedip içini herkese dökemediği konuları dökebildiği konumdaki edilgen kişilerdir. Sanki kırk yıllık ahbap gibi derdini, kederini, hüznünü paylaşır danışanın ve oturduğu yerden bir saat içinde de sadece bu dinleyici konumuyla halk tabirine göre dünya kadar parayı götüren o kişidir psikolog halk gözünde! Halbuki bir düşünülse, insanlar bunun eğitimini alıp, okulunu okuduklarına göre, bu kişilerin normal arkadaş gibi dert dinleme pozisyonunda olan pasif kişiler olmamaları gerektiğini mantıksal olarak çözebilmeleri gayet tabii mümkündür. O halde toplumumuzun kanayan yarası olduğunu düşündüğüm, yanlış algılanmış olan psikolog kavramının asıl anlam ve önemini dile getirip, insanların pasif konumda hayal ettikleri psikologların gerçek manasını dile getirmeye çalışayım. Psikolog size neyi nasıl yapacağınızı gösteren, yönlendiren, öğüt veren bir öğretici olmaksızın, sizin kendi potansiyelinizi açığa çıkarmanız için size aynalık yapan ve sizin biricik yapınızı keşfettikten sonra, size en uygun olan terapi yöntemini uygulayarak kendinizle ilgili farkındalıklarınızı arttırmanıza, bu sayede de içgörü sahibi olmanızda size yoldaşlık eden kişidir. Yani biraz daha basit bir dille ifade etmek gerekirse; doğduğunuz andan itibaren içinde bulunduğunuz aile ve sosyal çevrenizce maruz bırakıldığınız her türlü sözel, duygusal, fiziksel, cinsel istismar ve ihmaller sonucu, çevrenizdeki uyaranların sizinle ilgili kanaatlerini ve eylemlerini içselleştirip, özdeşleştirdiğiniz olumsuz benlik algınızın, size ait olmayan duygu ve düşüncelerle şekillendiğinin farkına varmanızı sağlayıp, kendi potansiyelinizi gerçekleştirmeniz için özfarkındalık ve özbenlik süreçlerinin yeniden düzenlendiği içgörüyü oluşturmanızda size danışmanlık hizmeti veren kişidir. Bu süreç aslında hangi duygu, düşünce ve davranışın size ait olduğunu, hangisinin çevre uyaranlardan sizinle özdeşleşmiş olduğunun farkına varıp kendin olma, bireyselleşme, kendisiyle ilgili yetenek ve becerilerini keşfetme potansiyelinin aktif hale gelmeye başladığı bir yeniden doğma serüvenidir. Burada danışanın kendisi olabilmesi adına yüzleşmekten kaçındığı duygu, düşünce ve davranışlarla çalışılır. Çeşitli psikolojik ekollerin teknikleri doğrultusunda, danışan bu kaçındığı durumlarla yüzleşebilecek düzeye gelip kabulleniş evresine geçtikten sonra da kendi potansiyelini gerçekleştirmesi üzerine bir yol izlenir. Günlük hayatını sağlıklı ve dengeli bir şekilde yürütebilmesine engel olan duygu, düşünce ve davranışlarının yerine olumlu duygu, düşünce ve davranışların kazanımı ve yer değiştirmesi hususunda içgörü potansiyelini kazandırmaya yönelik çalışmalarla danışan desteklenir. Danışanın ve danışmanın ilk görüşme seansındaki hedeflerine ulaşıldığında ise psikoterapi evresi sonlanmış olur. Unutmayın ki kimsenin kimseyi değiştirebilme konusunda iradesi ve yetkinliği yoktur. Bireyin kendi dönüşümü ancak ve ancak onun gönüllü bir şekilde bu dönüşüm için kendine fırsat vermesi, seanslara istikrarlı bir şekilde devam etmesi ve danışmanın ona sunduğu teknik ve yöntemler doğrultusundaki ödevlere riayet etmesiyle gerçekleşir. Ruh sağlığınız bedensel sağlığınıza sirayet ettiğinden, hayatınızın sağlıklı bir şekilde ilerlemesi açısından ruh sağlığınızı dengede tutmanız dileğimle. Psikolog Fatma SIRKINTI